Gezi Defteri ;  “ Eminönü ve Sirkeci”

Bugün İstanbul’un sevilen yerlerinden Eminönü ve Sirkeci’ yi gezerek tam anlamıyla olmasa da bir istanbul turu yapmış kadar oldum. Toplu taşımayı kullanarak tek vesaitle ulaştım ve bunun için Marmaray’ ı kullandım. Biraz fazla insanla ve boş koltuk bulamayacağınız kısa bir yolculuk sonrası Sirkeci durağında inerek varış noktasına gelmiş oluyorsunuz. İndiğiniz yer Tarihi Sirkeci Tren Garıdır.  Etrafını dolaştığınız zaman arka tarafı sahile giden yoldur, arka tarafta ki yolu takip ederseniz ağaçlar ve çimenlerin olduğu tarafta bir sürü kelebek görebilirsiniz ama öğrendiğim kadarıyla onların vakitleri oluyormuş ve her zaman göremiyormuşsunuz, açıkçası bizde şansa görmüşüz.

 Daha sonra dediğim yolu takip ederseniz 5-10 dk sonra Sirkeci Meydan’ a gelmiş oluyorsunuz eğer karşınızda Yeni Cami var ise doğru adrestesiniz. Buradan itibaren farklı sokaklara  girerek Eminönü ve Sirkeci’ yi gezmiş oluyorsunuz. Benim ilk adresim meşhur Mısır Çarşısı’ydı. Çarşının içerisinde genellikle baharatçılar, kahveciler ve tatlı satan yerler ağırlıktaydı. Ama tabi ki hediyelik eşyalar satan ve daha farklı bir sürü dükkan vardı. Işıklandırmaları ve tarihi bir havası olan bu yer benim en çok hoşuma giden yerlerden biriydi. Daha sonra size tavsiye ettiğim gibi bende hiçbir sokağı bilmediğim halde dolaşmaya başladım ve dolaşırken birçok tarihi yerin önünden de geçtim.

Herkesin dilinde dolandığı tarihi Büyük Postane’ yi gördüm. Dış yapıtı, duvarlarının üstünde ki işlemeleri o kadar ilgimi çekmişti ki bir fotoğrafını çekmeden duramadım. Daha sonra bu yeri detaylı araştırdım ve ülkemizde ki en büyük Postane binası olduğunu öğrendim.Bu arada söylemeden edemeyeceğim bir şey var, Eminönü ve Sirkeci tarafında alacağınız birçok şey toptan ve ayrı olarak oldukça uygun fiyata satılır. Mobilya, yiyecek, giysi hatta elektronik eşyalar bile en uygun fiyatlara satılır.

Gezimin kalan kısmında  belirlenmiş tarihi yapıtları gezmek yerine bulunduğum yerde ki sokakları gezmek istedim ve bir çok tarihi binaların olduğunu fark ettim. Binaların çoğu tarihi ve eski yapıtlar olmasına rağmen mimarileri üst düzey duruyordu. Yapıtlara olan bu ilgimi içimde bastıramayınca esnaflarla konuştum ve bana orada bulunan çoğu binanın eski yapı olmasından dolayı arsalarının davalık olduğunu ve birçok Avukat’ ın ilgisini çeken bölgelerden olduğunu söyledi. Hatta bazılarının yıkılma kararının verildiğini  bile söyledi. Belki de Eminönü tarafında her şey uygun olduğu gibi Avukatlar da daha uygun fiyatlara çalıştığı için bu kadar çok dava vardır 🙂

Uzun bir yürüyüş sonrası karnımız iyice acıktı ve sahilde oturup yemek yemeye karar verdik. Sahil boyunca genellikle balık ekmek yapan yerler vardı ancak canım balık istemediğinden İnegöl Köftesi yaptığını iddia eden bir restauranta oturduk. Restaurant tam anlamıyla İnegöl ile özdeşleşen inegöl mobilya ve İnegöl’ün en meşhur neyi varsa onla donatılmıştı.  Açıkçası bu köfteyi İnegöl’de yediğim için pek umutlarla oturmadım masaya ancak köftenin tadı sandığımdan daha çok benziyordu. Buda beni ve midemi oldukça mutlu etti. Benim gezim böyle sürdü ve ben çok eğlendim çok fazla tarihi yer gezemesem de kısa ve öz bir geziydi ve size de kesinlikle tavsiye edeceğim bir yer şimdiden iyi gezmeler 🙂